Yumuşama Dönemi Türk Dış Politikası Türk ABD İlişkileri

Yumuşama döneminde Türkiye’nin dış politikasında yaşanan gelişmelerin yanı sıra Türk ABD ilişkilerine değindiğimiz içerikte tüm bilgileri bulabilirsiniz. İşte, Yumuşama dönemi Türk dış politikası ve Türk ABD ilişkileri…
Yumuşama Dönemi Türk Dış Politikası Türk ABD İlişkileri

Yumuşama Dönemi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra patlak veren Soğuk Savaş Dönemi’ni takip eden yıllarda devletlerin kendi menfaatlerini düşünerek oluşabilecek bir savaş ortamından sıyrılmak için girdikleri dönemdir. Bu dönemde, her devlet kendince bazı dış politikalar yürüttü. Yumuşama Dönemi’nde Türk dış politikası ve ABD ilişkilerinde de bazı değişimler ve gelişmelerin yaşandığı söylenmelidir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türk-ABD ilişkileri iki ayrı bölümde incelenmektedir. 1945-60 yılları arasında Türkiye ile ABD arasında ciddi problemler yaşanmamış hatta sağlam ve tam dayanışmalı bir dönemin yaşandığından söz edilebilir. Gerçek bir dostluk içerisinde yürütülen ilişkiler, Amerika ile Türkiye’nin dış politikalarda gösterdiği en sağlam dayanak olarak kabul edilebilir. Bu dönemde NATO demek Türkiye için Amerika demek ile eşdeğerdir.

1960 yılına kadar ABD ile Türkiye arasındaki sarsılmaz ilişkilerde artık iniş ve çıkışlar başlamış, 1960-80 yılları arasında iki ülke arasında çalkantılar, sarsıntılar ve krizler yaşanmaya başlamıştır. “Amerika’nın hatası” olarak kabul edilebilecek bir gelişmenin yaşanması, ikili ülke arasında ciddi sorunların yaşanmasına neden olmuştur. 5 Haziran 1964 Johnson mektubu ve 1975 -1978 ambargosu, Türk-ABD ilişkilerinde ciddi sorunların yaşanmaya başlamasına neden olmuştur. Yaşanan bu gelişme sonrasında Türkiye dış politikasını yeniden değerlendirmek zorunda kalmış, Sovyetlerle olan ilişkilerini yeniden değerlendirmesini tetiklemiştir. Yaşanan bu kriz sadece Türk-Sovyetler arasındaki yeni bir politikanın oluşmasını etkilememiş, aynı zamanda Türkiye’nin Ortadoğu politikasında da bazı değişimleri izlemesine neden olmuştur.

yumuşama dönemi türk dış politika

Küba Krizi ve Füzeler

Türk-ABD ilişkilerinin bozulmasına neden olan en büyük gelişme, Küba krizi ve füzeler meselesidir. Sovyetler Birliği’nin Küba’ya yerleştirdikleri füzeleri geri çekmelerine karşılık olarak Amerika’nın da Türkiye’de kullanılmayan tabir caizse “modası geçmiş füzeleri” ancak füze desteğini çekmediği “Jüpiter Füzeleri”ni çekmesi, krizin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu olayın yaşanması, Ekim 1962 yılında dünyayı nükleer savaşın eşiğine getirmesine neden olmuştur.

Jüpiter Füzelerinin sökülmesi, Türk-ABD ilişkilerinde ciddi sorunların yaşanmasına neden olmuş, Türkiye cephesinde, Amerika’nın istediği zaman Türkiye’nin güvenliğini, hatta varlığını bile tehlikeye sokabilecek kararlar alabileceği düşüncesinin oluşmasına neden olmuştur. Bu gelişme; Amerika’nın menfaatleri için müttefiklerini yok sayabileceği düşüncesine de zemin oluşturmuştur. Nitekim Sovyetlerin Küba’daki füzelerini geri çekmesi karşısında Türkiye’deki Jüpiter füzelerini sökmesi, bir anlamda Türkiye’yi Sovyetlere karşı güçsüz bırakması anlamına gelmekteydi.

yumuşama dönemi türk dış politika

Küba Krizi’nin devam ettiği 1964 yılında Ankara’da üniversite öğrencileri harekete geçmiş ve ilk defa Amerika’ya karşı açık tepki gösterilerek “Go Home” (Evine Git) pankartları meydanlarda görülmeye başlamıştı. Aynı dönemde Başbakan olan İsmet İnönü de bir kabine toplantısında "Dostlarımız ve düşmanlarımız bize karşı birleşmiştir" ifadelerini kullandı.

1964 yılının sonlarına gelindiğinde Türkiye ile Sovyetler arasındaki buzlar erimeye başlamış ve iki ülke ilişkileri yükselişe geçmeye başlamıştır. Amerika cephesinde ise Türkiye ile olan ilişkiler iyice bozulmaya başlamış hatta zaman zaman bir takım sorunlar da yaşanmaya başlamıştır.

Türk-Amerikan Müzakerelerinin Başlaması

Yumuşama Dönemi’nde Türk-Amerikan ilişkilerinin bozulması durumu kendini gösterirken 1966’nın Nisan ayında, Türkiye Amerika’ya müracaat ederek daha önce yapılan ikili anlaşmaların yeniden düzenlenmesi gerektiğini bildirmiş ve Amerika da bunu kabul etmiştir. Ocak 1967 yılında bu düzenlemelerin yapılabilmesi için Türk-Amerika müzakereleri başlamış ve yapılan müzakereler sonucunda 3 Temmuz 1969 yılında Türkiye ile Amerika arasında “Savunma İşbirliği Antlaşması” imzalandı.

Türkiye ile Amerika arasında yapılan Savunma İşbirliği Antlaşması, 1970 Ocak ayına kadar gizli tutulmuş ve bu tarihte Büyük Millet Meclisi’nde yapılan gizli oturumlarda üyelere açıklandı. 7 Şubat 1970 tarihinde ise Süleyman Demirel’in yapığı basın açıklamasında anlaşmanın temel prensipleri basın ile paylaşıldı.

Savunma İşbirliği Antlaşması’nın prensiplerinin başında “karşılıklı egemenlik ve eşitlik” maddesi geliyordu. Yani Amerika’nın Türkiye’de kurduğu tesis ve üslerde Türkiye’nin haberi olmaksızın herhangi bir şekilde harekete geçilmeyecek, Türkiye istediği her zaman bu üslerde denetim yapabileceklerdi ve en önemlisi de bu üslerin kullanım amacı hiçbir zaman NATO’nun amaçları dışına çıkmayacaktı.

Türk-Amerikan İlişkilerine Darbe

1974 Kıbrıs Harekâtı’ndan sonra 1975 Şubat ayından itibaren Amerika’nın Türkiye’ye karşı uyguladığı ambargo, ikili ilişkilere indirilen darbe olarak değerlendirilmektedir. Yapılan bu ambargo Türk-Amerika ilişkilerinde ciddi anlamda zayıflamaya neden olmuş, 3 Temmuz 1969 yılına gelindiğinde Türkiye antlaşmayı yürürlükten kaldırdı ve 25 Temmuz 1975'ten itibaren Türkiye'deki bütün Amerikan üs ve tesislerine el koydu.

Tarihler 26 Mart 1976’yı gösterdiğinde, üslerle ilgili yeni bir anlaşma imzalandı yapılan bu anlaşma bir türlü yürürlüğe konulmadı. Nihayetinde 29 Mart 1980'de, 1969 ve 1976 antlaşmalarının yerini alan, üs ve tesisler üzerinde Türkiye'nin “Egemenlik Haklarını” tam anlamıyla gerçekleştiren “Savunma ve Ekonomi İşbirliği” antlaşması imzalandı.

1978 yılında Amerika, Türkiye’ye uyguladığı ambargoyu kaldırdı. Ancak bu dönemde Türkiye’de rejim değişikliği ile birlikte başlayan anarşi, terör, siyasi iktidarsızlık, Türkiye’den ziyade Amerika’nın korkulu rüyalar görmesine neden oldu. Türkiye’de yapılan 1980 darbesi, her ne kadar Türk halkları için sıkıntıların yaşanmasına neden olsa da Amerika bu durumu memnuniyetle karşıladı. İstikrarın yeniden Türkiye’ye gelmesi elbette Amerika cephesinde menfaatlerinin korunması anlamını taşıyordu ve 1980 Kasım ayında Amerika’da yapılan seçimde iktidara gelen Ronald Reagan ile birlikte izlenen dış politika ile Türkiye ile Amerikan ilişkilerinde yeniden bir yakınlaşmanın yaşanmasını sağladı.  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.