Kant'ın Sanat Anlayışı

Immanuel Kant'ın, "Yargı Gücü Kritiği"ndeki sanat anlayışının incelemesi
Kant'ın Sanat Anlayışı

Kant’ın üçüncü büyük kritiği; "Yargı Gücünün Kritiği"dir. Diğer kritikleri; "Pratik Aklın Kritiği" ve "Salt Aklın Kritiği"dir.

Salt Aklın Kriği’nde Kant, bilme doğruluk idesi,nedensellik yasası,doğa bilgisi ve metafiziği incelemiştir. Pratik Aklın Kritiği’nde, istenç, iyi idesi, gereklilik yasası ve ahlak ülkesinin bilgi temellerinden bahsetmiştir. Kant üçüncü büyük kritiği olan Yargı Gücünün Eleştirisi’nde ise,duygu,güzel idesi  ve teleoloji yasasını ele almıştır.

Bu eleştirisinde Kant doğa ülkesi ve ahlak ülkesinin dışında olan, bir yandan güzeli (estetik) diğer yandan da organik olanı içine alan bir ara ülkenin temellerini araştırır.

Yargı Gücünün Kritiği birbirinden farklı iki bölümden oluşur. Birinci bölümde güzel (estetik) ve güzelin bilgisi, ikinci bölümde ise organik formların bilgisinden bahsedilir.

Kritiğe adını veren "yargı gücü" deyimiyle kant; anlık ve akıl arasında bulunan bir yetimizden bahseder. Kant’ın doğa ve ahlak ülkesi arasında sıkışmış olarak gördüğü "ara ülkeyi" yargı gücü ile kavrarız. Yargı gücü reflexionda bulunur ve bunu yaparak en genel doğa yasalarına varmaya çalışır,bunu yaparken yargı gücü doğada bir teleoloji (ereksellik) olduğunu kabul eder. Böylelikle doğa ile bilgi yetimiz arasında bir uyum meydana gelir. Bu uyum meydana gelmeseydidoğa bize karmakarışık görünüyor olurdu. Böyle bir durumda yani, karışıklık durumunda ise doğa karşısında şaşkına dönmekle kalmaz aynı zamanda böyle bir görüntü karşısında hoş olmayan duygular içinr girerdik,beğenme yaratmazdı. Fakat doğa karşısındaki durumumuz böyle değil. Doğadaki fenomenlerin yasası öyle bir "parıldıyor" ki onu bilemesek bile en azından sezebiliyoruz. Bizim sahip olduğumuz, doğa ile bilgi yetimiz arasındaki uyum doğadaki gizli olan bir düzene karşı duyduğumuz estetik hazdan kaynaklanmaktadır.

Biz doğadaki en ufak şeylerden bile (örenğin; kar taneleri,yaprakların üzerindeki damarlar,farklı çiçekler) bu formları oluşturan bir yasanın var olduğunu sezinleriz. Bu yasaların ne olduğunu bilemeyiz fakat yasaların var olduğunu bir haz ile duyarız işte bu haz "estetik haz"dır diyor Kant.

Diğer yandan doğa ile bilgi yetimiz arasındaki uyum organizmalar karşısındaki durumumuzla anlaşılabilir. Organizmaları yani doğanın bu özel formlarını yalnız nedensellik ilkesi ile açıklayamayız. Erekler koyan bir zekanın varlığını kabul edip bu organizmaları onun yaratmış ve tasarlamış olduğunu kabul ettiğimizde bu organizmaların yapılarını ve görevlerini kavramanın yolunu açmış oluruz.

Doğa ile bilme yetimiz arasındaki bu uyumdan Kant iki ayrı bilim üretir ve Yargı Gücünün Eleştirisi eserinde bu bilimlerden bahseder. Eserin birinci kısmında estetiği , ikinci kısmında biyolojinin bilgi teorisini inceler.

Estetikte Kant "güzel" ve "yüce" kavramlarını ele almıştır. Güzelin ne olduğunu temel olarak dört önermede özetlemiştir.

1. Önerme: Beğeni; bir obje üzerine hiç bir karşılık gözetmeden hoşlanma ve hoşlanmama ile yargı verme yetisidir. Böyle bir hoşanmanın konusuna güzel deriz.

Kant bu önermede güzel ile yararlı (iyi) ayrımını yapıyor. Biz yararlı olana karşı bir istek duyarız böyle bir durumda isteme yetisine bağlıyızdır halbuki bir sanat eseri karşısındaki durumumuz bundan farklıdır. Sanat eseri karşısında "salt seyir" durumundayızdır.

Örneğin; bir tablodaki elmayı yemeğe kalkışmaz yalnız elmanın görünüşüne bakarak estetik bir haz duyarız.

2. Önerme: "Güzel" kavramsız bir şekilde "genel olarak" hoşa giden şeydir.

Bu önermede estetik yargı ile bilgi –güzel ile doğru- arasındaki sınırlar çiziliyor. Genel olarak tabiri ile Kant, beğeni işinde bir keyfilik olamayacağını söylüyor. Bu alanda bir a priori vardır ve bu a priori bizi güzel karşısında belli bir duruma yöneltir.

Estetikte kavramdan ya da kavramlı bir bilgiden söz edilemez. Örneğin; bir portreye bakan biri ben bu portredeki kadını tanıyorum diye düşünmez eğer ben bu kadını tanıyorum derse kavramlarla yargı vermiş olur ki böyle bir davranışta estetik arka plana atılmış olur.

3. Önerme: Güzellik, objede bir ereğin bulunduğu tasarımı olmaksızın bir objenin ereğe uygun olmasının formudur.

Burada Kant’ın anlatmak istediği şudur; hoşa giden bir melodi duyduğumda bu melodinin hoşuma gitmesinin nedeni kavrayışıma uygun olmasıdır. İşte bu uygunluğu meydana getiren bir erek vardır ama ben bu ereğin ne olduğunu bdüşünmem içinde gizli olan matematiği anlamaya çalışmam sadece bana verdiği hazzı duyarım.

4. Önerme: Güzel, kavramsız olan zorunlu bir hoşlanmanın konusu diye bilinen şeydir.

Bu önermesinde Kant, beğenilerin de zorunlu olduğunu söyler. Yani Kant’a göre renkler ve zevkler tartışılabilir çünkü; zevklerin temelinde de bir a priori vardır.

Yapıtın estetik bölümünde "güzel"den sonra ikinci bir ana kavram olarak "yüce" kavramı üzerinde durulur.

Genel olarak çok büyük olan şeye yüce deriz. Her türlü ölçütün dışında kalan çok büyük bir şeye duyular ile egemen olamayız. Böyle bir durumda insan duyular ile kavranan dünyanın üstüne yükselip moral özünü hatrına getirir. Yani Kant’a göre yüce, estetik ile ahlaki( moral) durumun bir araya gelmesidir.

Yıldızlı gökyüzünde baktığımızda ya da doğanın sonsuz gücü karşısındaki duruşumuz böyle bir duruştur. Doğanın sonsuz yüce deriz ve bu yücelik bizde hem bir estetik haz yaratır hem de ahlaki karakterimizi hatırlatır.

Yargı Gücünün Kritiği’nin ilk kısmında estetikten bahseden Kant, ikinci kısmında "organizma" fenomenini yani canlı doğayı ele alır. Salt Aklın Kritiğinde Kant, doğanın nedensellik yasasına göre oluşmuş bir fenomenler bağlamı olduğunu söylüyordu yani doğayı bir mekanizma olarak ele alıyordu fakat doğayı, erekselliği işin içine katmadan sadece nedensellikle anlamak mümkün değil gibi görünüyor çünkü doğa salt mekanik bir yapı değil, içinde canlı organizmalar da bulunur.

Kant’a göre bir organizmanın erekli olması demek, kendi amacını kendi içinde taşıması, kendi kendisinin son nedeni olması demektir. Örneğin; bir buğday tohumu, buğday bitkisini bütün yapı ve görevleriyle gerçekleştirecek bir ereğe sahiptir.

Bir makine (mekanizm) ne kendi kendine büyür ne kendi kendine ürer ne de bozulan bir  parçasının yerine yenisini kendiliğinden koyabilir. Doğada sadece mekanizm yoktur organizmalar da vardır bu yüzden salt nedensellik değil ereksellik yasası da vardır.

Peki biz "organizma" denilen bu fenomeni nasıl kavrıyoruz? Kant’a göre; organizmaları insan zekasının çalışmasını ölçü olarak almakla , bu zekanın çalışması ile organizmalar arasında bir anoloji kurmakla kavrarız. Nasıl ki bir sanat eserini onu bir ereğe göre yaratmış olan sanatçının zekasına mal ediyorsak, organizmayı anlamaya çalışırken de onu bir ereğe göre yaratmış olan bir zekaya ulaşmaya çalışırız.

Burada yargı gücü reflexionda bulunur. Yani, yargı gücü, organizmalar "sanki" erekler koyan bir zekanın ürünüymüş gibi düşünür. Burada kesin bir yargıya ulaşamayız ancak yargu gücünün reflexionu ile bir varsayımda bulunabiliriz. Bu varsayım sayesinde heuristik (yani yolumuzu bulmaya yarayan) bir ilkeye ulaşmamız sağlanır.

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum