Dünyanın En Büyük Arkeolojik Keşifleri

Toprağın derinliklerinde gizlenen antik şehirler, kayıp uygarlıklara ait eserler ve bilinmeyen tarihlere ışık tutan buluntular, arkeolojinin en heyecan verici yönlerini oluşturur. Bu yazıda, dünyanın en önemli ve şaşırtıcı arkeolojik keşiflerinden bazılarını sizlerle paylaşacağız.
Dünyanın En Büyük Arkeolojik Keşifleri

Dünyanın en büyük arkeolojik keşifleri, insanlığın geçmişine ışık tutan önemli bulguları ve antik medeniyetlerin gizemli izlerini gün yüzüne çıkarmaktadır. Bu keşifler, tarih öncesi dönemlerden antik çağlara, Orta Çağ'a kadar uzanan zengin bir geçmişi aydınlatmaktadır. Örneğin, İskenderiye Kütüphanesi gibi yapılar, Mısır'ın eski medeniyetinin gücünü ve mühendislik becerisini yansıtırken, Machu Picchu gibi yerler, İnka kültürünün muhteşem mirasını sergilemektedir. Bu yazıda, dünyanın en büyük arkeolojik keşiflerini ve bu keşiflerin tarih ve kültürümüz üzerindeki etkisini derinlemesine inceleyeceğiz.

DÜNYANIN EN BÜYÜK ARKEOLOJİK KEŞİFLERİ: GEÇMİŞE BİR PENCERE

Dünyanın En Büyük Arkeolojik Keşifleri

Arkeoloji, geçmiş toplumlar ve insan ırkının gelişimi hakkında bilgi edinmek için maddi kalıntıları inceleyen bir bilim dalıdır. Bu kalıntılar arasında araçlar, eşyalar, sikkeler, yapı kalıntıları, insan ve hayvan kemikleri, sanat eserleri ve daha fazlası yer alır. Arkeologlar, bu kalıntıları inceleyerek geçmişte nasıl yaşandığını, neyin yenildiğini, nasıl giyinildiğini, hangi inançların ve ritüellerin var olduğunu, hangi teknolojilerin kullanıldığını ve toplumların nasıl organize olduğunu anlayabilirler.

Arkeolojinin insanlığın geçmişini anlamada oynadığı rol oldukça önemlidir. Yazılı tarihten önce ve sonra yaşamış insanlar hakkında bilgi edinmemizi sağlar. Yazı icadından önce insanlar hakkında hiçbir yazılı kayıt bulunmadığından, arkeoloji bu dönemler hakkında bilgi edinmenin tek yoludur. Ayrıca, yazılı kaynakların eksik veya önyargılı olabileceği durumlarda, arkeoloji bize farklı bir bakış açısı sunabilir. Arkeolojinin önemini şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Geçmiş toplumlar hakkında bilgi edinmemizi sağlar: Arkeoloji, yazılı tarihten önce ve sonra yaşamış insanlar hakkında bilgi edinmemizi sağlar. Bu sayede, insanlığın nasıl ortaya çıktığını, nasıl geliştiğini ve nasıl değiştiğini anlayabiliriz.
  • Kültürel mirası korumamıza yardımcı olur: Arkeolojik alanlar ve eserler, insanlığın geçmişinin somut kanıtlarıdır. Arkeoloji, bu mirası korumamıza ve gelecek nesillere aktarmamıza yardımcı olur.
  • Kendimizi daha iyi anlamamızı sağlar: Geçmişi anlamak, kendimizi ve içinde bulunduğumuz dünyayı daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Arkeoloji, bize farklı bakış açıları sunarak ve kendimizi farklı bağlamlarda görmemizi sağlayarak bunu yapar.
  • Ekonomiye katkıda bulunur: Arkeoloji, turizm ve eğitim gibi alanlarda ekonomiye katkıda bulunur. Arkeolojik alanlar ve müzeler turistler için önemli cazibe merkezleridir ve arkeolojik araştırmalar eğitim programları ve müzelerin geliştirilmesine katkıda bulunur.

İşte dünyanın en büyük arkeolojik keşifleri;

1. Tutankhamun'un Mezarı (Mısır)

Dünyanın En Büyük Arkeolojik Keşifleri

Tutankhamun'un Mezarı, Mısır'ın Krallar Vadisi'nde bulunan ve 1922 yılında İngiliz arkeolog Howard Carter tarafından keşfedilen bir antik kaya mezarıdır. Bu keşif, Mısır biliminde bir dönüm noktası olmuş ve Yeni Krallık dönemi hakkında paha biçilemez bilgiler sunmuştur. Tutankhamun, M.Ö. 1336 ve 1327 yılları arasında hüküm süren 18. Hanedan firavunudur. Kısa saltanatına rağmen, mezarının keşfi onu tarihin en ünlü firavunlarından biri haline getirmiştir. Keşif öncesi, Tutankhamun hakkında çok az şey biliniyordu. Adı ve saltanat süresi dışında, hakkında neredeyse hiç bilgi yoktu.

Keşif:

  • 1922 yılında, Howard Carter ve Lord Carnarvon, Krallar Vadisi'nde Tutankhamun'un mezarını aramaya başladılar. Birkaç yıllık çalışmadan sonra, nihayet mezarın girişini buldular. Mezarın kapısı mühürlüydü ve bu da mezarın hiç soyulmamış olduğu anlamına geliyordu.

Mezarın İçeriği:

  • Mezar, üç ön oda, bir anıt odası ve bir mezar odası da dahil olmak üzere beş odadan oluşmaktadır. Mezar odası, altın tabut, mobilya, silahlar, mücevher ve diğer değerli eşyalarla doluydu. Bu eserler, Mısır'ın Yeni Krallık dönemi sanatı ve kültürü hakkında bize eşsiz bir bakış açısı sunmaktadır.

Tutankhamun'un Mumyası:

  • Tutankhamun'un mumyası, altın bir tabutun içinde üç tane daha tabutun içinde bulundu. Mumya, mükemmel bir şekilde korunmuştu ve bu da bilim adamlarının Firavun'un görünüşü ve sağlığı hakkında bilgi edinmelerine imkan sağladı.

Keşfin Önemi:

  • Tutankhamun'un Mezarı'nın keşfi, Mısır biliminde bir dönüm noktası olmuştur. Bu keşif sayesinde, Yeni Krallık dönemi hakkında paha biçilemez bilgiler edinilmiştir. Mezardan çıkarılan eserler, dünyanın en önemli müzelerinde sergilenmektedir ve Mısır'ın tarihi ve kültürü hakkında her yıl milyonlarca ziyaretçi tarafından görülmektedir.

2. Rosetta Taşı (Mısır)

Dünyanın En Büyük Arkeolojik Keşifleri

Antik Mısır'ın gizemli hiyeroglif yazısını deşifre etme yolunda çığır açan bir keşif olan Rosetta Taşı, dünyanın en önemli arkeolojik buluntularından biridir. Bu taş, Mısır biliminde yeni bir dönemi başlatmış ve antik Mısır uygarlığı hakkında bilgi edinmemizi sağlamıştır.

Keşif:

  • Rosetta Taşı, 1799 yılında Mısır'ın Rosetta şehri yakınlarında Fransız askerleri tarafından keşfedilmiştir. Taş, üç farklı dilde yazılmış metin içerir: Mısır hiyeroglifleri, demotik yazı ve Antik Yunanca. Bu üç dildeki metinlerin aynı içeriğe sahip olması, hiyerogliflerin deşifre edilmesi için önemli bir fırsat sunmuştur.

Deşifre:

  • Taşı deşifre etme görevi, Fransız filolog Jean-François Champollion'a düşmüştür. Champollion, Yunanca metni kullanarak demotik yazıyı deşifre etmeyi başardı. Ardından, demotik yazı ve hiyeroglifler arasındaki benzerlikleri kullanarak hiyerogliflerin deşifre edilmesini sağladı.

Keşfin Önemi:

  • Rosetta Taşı'nın deşifre edilmesi, Mısır biliminde dev bir atılım olmuştur. Bu sayede, antik Mısır uygarlığı hakkında bilgi edinmek için yeni bir pencere açılmış ve Mısır'ın tarihi ve kültürü hakkında daha fazla şey öğrenmemiz mümkün hale gelmiştir. Rosetta Taşı, günümüzde Mısır Müzesi'nde sergilenmektedir ve her yıl milyonlarca ziyaretçi tarafından görülmektedir.

3. Terracotta Ordusu (Çin)

Dünyanın En Büyük Keşifleri

Çin'in İlk İmparatoru Qin Shi Huang'ın devasa mezar kompleksinin en ikonik unsuru olan Terracotta Ordusu, dünyanın en önemli arkeolojik buluntularından biridir. Binlerce pişmiş toprak askerden oluşan bu ordu, imparatorun ölümünden sonra onu korumak için inşa edilmiştir ve Çin'in gücü ve ihtişamı hakkında çarpıcı bir tanıklıktır.

Keşif:

  • Terracotta Ordusu, 1974 yılında Çin'in Shaanxi eyaletindeki Xi'an şehri yakınlarında bir grup çiftçi tarafından kazayla keşfedilmiştir. Bu keşif, arkeoloji dünyasında büyük bir heyecan yaratmış ve Çin'in tarihi hakkında yeni bir bakış açısı sunmuştur.

Ordu:

  • Terracotta Ordusu, 8.000'den fazla gerçek boyutlu pişmiş toprak askerden oluşmaktadır. Bu askerler, farklı rütbelere ve silahlara sahip olup, savaş dizilişi halinde düzenlenmiştir. Ayrıca, orduda atlar, savaş arabaları ve diğer figürler de bulunmaktadır.

Keşfin Üretimi:

  • Terracotta Ordusu, imparatorun ölümünden yıllar önce inşa edilmeye başlanmıştır. Askerler, imparatorun sarayındaki zanaatkarlar tarafından el yapımı olarak üretilmiştir ve her bir askerin kendine özgü bir yüzü ve görünümü vardır.

Keşfin Önemi:

  • Terracotta Ordusu'nun keşfi, Çin'in İlk İmparatorluğu ve o dönemdeki askeri gücü hakkında paha biçilemez bilgiler sunmaktadır. Bu ordu, imparatorun ölümünden sonra bile gücünü ve otoritesini koruma arzusunu göstermektedir. Ayrıca, Terracotta Ordusu, Çin sanatının ve zanaatkarlığının olağanüstü bir örneğidir.

4. Pompeii (İtalya)

Dünyanın En Büyük Keşifleri

M.S. 79 yılında Vezüv Yanardağı'nın patlamasıyla yok olan Pompeii şehri, antik Roma uygarlığının en önemli arkeolojik alanlarından biridir. Bu patlama, şehri ve sakinlerini anında küle gömmüş ve Pompeii'yi adeta bir zaman kapsülü gibi korumuştur. Pompeii'nin kazılması, antik Romalıların günlük yaşamına dair eşsiz bir bakış açısı sunmaktadır ve bu şehir, dünyanın en popüler turistik yerlerinden biri haline gelmiştir. M.S. 79 yılında Vezüv Yanardağı, uzun bir sessizlik döneminden sonra ani bir şekilde patladı. Yanardağdan çıkan kül ve lav, Pompeii şehrini ve civarındaki diğer yerleşim yerlerini kapladı. Patlama ve kül yağışı birkaç gün boyunca devam etti ve Pompeii'yi tamamen gömdü.

Keşif:

  • Pompeii'nin kalıntıları 18. yüzyılda kazılmaya başladı. Kazılar sırasında, evler, mağazalar, tapınaklar ve halka açık binalar da dahil olmak üzere şehrin birçok yapısı ortaya çıkarıldı. Kazılardan çıkan eserler, antik Romalıların günlük yaşamına dair birçok bilgi edinmemizi sağladı.

Keşfin Önemi:

  • Pompeii, antik Roma uygarlığı hakkında bilgi edinmek için paha biçilemez bir kaynaktır. Kazılar sırasında ortaya çıkan eserler, Romalıların mimarisi, sanatı, zanaatkarlığı, ticareti, dini inançları ve günlük yaşam tarzı hakkında bilgi edinmemizi sağlamıştır. Pompeii, aynı zamanda antik Romalıların sosyoekonomik durumu ve şehir planlaması hakkında da bilgiler sunmaktadır.

5. Machu Picchu (Peru)

Dünyanın En Büyük Arkeolojik Keşifleri

Peru'nun Cusco şehrinin yaklaşık 80 kilometre kuzeybatısında, And Dağları'nın yükseklerinde yer alan Machu Picchu, dünyanın en ikonik ve gizemli arkeolojik alanlarından biridir. 15. yüzyılda İnkalar tarafından inşa edilen bu antik şehir, bulutların arasında adeta kaybolmuş bir cennet gibi görünmektedir. Machu Picchu'nun keşfi, antik İnka uygarlığı hakkında bilgi edinmemizi sağlamış ve bu şehir, günümüzde Güney Amerika'nın en popüler turistik yerlerinden biri haline gelmiştir.

Keşif:

  • Machu Picchu, 1911 yılında Amerikalı tarihçi Hiram Bingham tarafından keşfedilmiştir. Bingham, yerel halktan bu antik şehir hakkında bilgi edinmiş ve Machu Picchu'ya ulaşmak için zorlu bir yolculuk yapmıştır. Keşif, arkeoloji dünyasında büyük bir heyecan yaratmış ve Machu Picchu'nun gizemleri çözülmeye başlanmıştır.

Keşfin Yapısı:

  • Machu Picchu, yaklaşık 20 hektarlık bir alana yayılmış ve farklı işlevlere sahip 200'den fazla yapıdan oluşmaktadır. Bu yapılar arasında tapınaklar, saraylar, evler, teraslar, hamamlar ve su depoları yer almaktadır. Machu Picchu'nun mimarisi, İnkalar'ın mühendislik ve taş işçiliğindeki ustalıklarını göstermektedir.

Keşfin Gizemi:

  • Machu Picchu'nun neden ve kimler tarafından inşa edildiği hala tam olarak bilinmemektedir. Bazı araştırmacılar, Machu Picchu'nun İnka kralı Pachacuti için bir yazlık saray olarak inşa edildiğini düşünmektedir. Diğerleri ise, bu şehrin dini bir tören merkezi veya bir gözlemevi olarak kullanıldığını savunmaktadır.

Keşfin Önemi:

  • Machu Picchu, antik İnka uygarlığı hakkında bilgi edinmek için paha biçilemez bir kaynaktır. Bu şehir, İnkalar'ın mimarisi, mühendisliği, sanatı, dini inançları ve günlük yaşam tarzı hakkında bilgi edinmemizi sağlamıştır. Machu Picchu, aynı zamanda İnkalar'ın And Dağları'ndaki inanılmaz adaptasyon becerilerini de göstermektedir.

6. Göbeklitepe (Türkiye)

Dünyanın En Büyük Arkeolojik Keşifleri

Türkiye'nin Şanlıurfa ilinde bulunan Göbeklitepe, 12.000 yıl öncesine ait megalitik bir arkeolojik sit alanıdır. Tapınaklar, anıt taşlar ve heykellerle dolu bu alan, insanlık tarihinin bilinen en eski tapınağı olma özelliği taşımaktadır ve "tarihin sıfır noktası" olarak da adlandırılmaktadır. Göbeklitepe'nin keşfi, insanlığın inanç sistemleri, sosyal yapısı ve sanat anlayışı hakkında köklü değişimlere yol açmıştır.

Keşif:

  • 1963 yılında, Şanlıurfa Müzesi'nden arkeologlar, bölgede yürütülen tarım çalışmaları sırasında tesadüfen bir taş sütunun ucunu fark ettiler. Bu keşif, 1995 yılından itibaren Alman arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt tarafından başlatılan kazılara yol açtı. Kazılar sonucunda, 20 hektarlık bir alanda 16 tapınak, 200'den fazla anıt taş ve çok sayıda heykel ortaya çıkarıldı.

Keşfin Özellikleri:

  • Yaşı: Göbeklitepe, M.Ö. 9600-9500 yıllarına tarihlenmektedir. Bu tarih, Stonehenge'den 7,500 yıl, Mısır piramitlerinden ise 8,500 yıl öncesine denk gelmektedir.
  • Tapınaklar: Göbeklitepe'deki tapınaklar, T şeklinde yapılardır ve üzerleri hayvan figürleri ile süslenmiş anıt taşlarla çevrilidir. Bu tapınakların dini törenler ve ritüeller için kullanıldığı düşünülmektedir.
  • Anıt Taşlar: Göbeklitepe'de bulunan anıt taşlar, aslan, leopar, yılan, tilki ve akbaba gibi hayvan figürleri ile süslenmiştir. Bu figürlerin, tapınağın kutsallığını ve önemini vurgulamak için kullanıldığı düşünülmektedir.
  • Heykeller: Göbeklitepe'de bulunan heykeller, stilize edilmiş insan figürlerini tasvir etmektedir. Bu heykellerin, tapınaktaki ritüellerde kullanılan maskeler veya totemler olduğu düşünülmektedir.

Keşfin Önemi:

Göbeklitepe'nin keşfi, insanlık tarihi hakkında bildiklerimizi kökten değiştirmiştir. Bu alanın şu önemi vardır:

  • Tarihin Sıfır Noktası: Göbeklitepe, avcı-toplayıcı toplulukların tarıma geçişinden önce, karmaşık bir sosyal ve dini yapıya sahip olduklarını göstermektedir. Bu bulgu, insanlığın inanç sistemlerinin ve sosyal organizasyonunun kökenleri hakkında yeni bilgiler sunmaktadır.
  • Sanatsal Beceriler: Göbeklitepe'de bulunan anıt taşlar ve heykeller, inanılmaz bir sanat becerisini göstermektedir. Bu eserler, insanlığın en eski sanat eserleri arasında yer almaktadır ve o dönemdeki insanların estetik anlayışı hakkında bilgi vermektedir.
  • Uzak Bölge Ticaretleri: Göbeklitepe'de bulunan obsidiyen (volkanik cam) gibi bazı malzemeler, bölgeden uzak yerlerden getirilmiştir. Bu bulgu, o dönemdeki insanların geniş bir ticaret ağına sahip olduklarını göstermektedir.

7. İskenderiye Kütüphanesi (Mısır)

Dünyanın En Büyük Arkeolojik Keşifleri

Antik dünyanın en önemli kültür merkezlerinden biri olan İskenderiye Kütüphanesi, bilginin ve öğrenmenin bir simgesi haline gelmiştir. M.Ö. 3. yüzyılda İskender Büyük tarafından kurulan bu kütüphane, antik dünyanın en büyük ve en kapsamlı kütüphanesiydi. Yazılı bilginin muazzam bir koleksiyonuna ev sahipliği yapan kütüphane, filozoflar, bilim adamları ve şairler için bir buluşma noktasıydı. Ne yazık ki, kütüphane M.Ö. 1. yüzyılda bir dizi yangında yok olmuştur ve kaybolan eserler, antik dünyanın kayıp bilgisini temsil etmektedir. M.Ö. 321 yılında İskender Büyük, Mısır'ın Akdeniz kıyısındaki önemli bir liman kenti olan İskenderiye'yi kurdu. Şehrin en önemli yapılarından biri de İskenderiye Kütüphanesi'ydi. Kütüphane, İskender'in bilgi ve öğrenmeye olan tutkusunun bir göstergesiydi ve antik dünyanın en önemli kültür merkezlerinden biri olmayı amaçlıyordu.

Keşfin Koleksiyonu:

  • İskenderiye Kütüphanesi, antik dünyanın en büyük ve en kapsamlı kütüphanesiydi. Kütüphane, felsefe, tarih, edebiyat, bilim ve matematik gibi çeşitli konularda yüzbinlerce papirüs rulosu barındırıyordu. Kütüphaneye dünyanın her yerinden eserler getiriliyordu ve kütüphaneciler, eserlerin kopyalanmasını ve korunmasını sağlıyordu.

Keşfin Önemi:

  • İskenderiye Kütüphanesi, antik dünyanın en önemli kültür merkezlerinden biriydi. Kütüphane, filozoflar, bilim adamları ve şairler için bir buluşma noktasıydı ve antik dünyanın entelektüel gelişiminde önemli bir rol oynadı. Kütüphanedeki eserler, antik Yunan felsefesinin, matematiğinin ve biliminin korunmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunmuştur.

Keşfin Yok Oluşu:

  • M.Ö. 48 yılında, İskenderiye'de çıkan bir iç savaş sırasında kütüphane büyük bir yangında yok olmuştur. Yangının kütüphanenin tamamını yok ettiği düşünülmektedir ve kütüphanedeki eserlerin büyük bir kısmı kaybolmuştur. Kütüphanenin yok olması, antik dünya için büyük bir kayıptı ve antik bilginin önemli bir kısmı sonsuza dek kaybolmuştur.

Keşfin Mirası:

  • İskenderiye Kütüphanesi, yok olmasına rağmen, bilginin ve öğrenmenin bir simgesi olarak kalmaya devam etmektedir. Kütüphanenin hikayesi, bilginin önemini ve onu korumak için göstermemiz gereken çabayı hatırlatmaktadır. Günümüzde, İskenderiye Kütüphanesi'nin kaybolan eserlerini kurtarmak ve antik dünyanın bilgisini korumak için çalışmalar yürütülmektedir.

8. Nazca Çizgileri (Peru)

Dünyanın En Büyük Arkeolojik Keşifleri

Peru'nun güney kıyılarında, Nazca Çizgileri olarak bilinen devasa jeoglifler, yüzyıllardır insanları şaşırtmaktadır. Bu gizemli çizimler, pampa denilen kurak bir platoda uzanan ve kuş, maymun, balina ve insan figürlerini içeren geometrik şekiller ve hayvan tasvirlerinden oluşmaktadır. Nazca Çizgileri'nin kimler tarafından ve ne zaman yapıldığı hala tam olarak bilinmemekle birlikte, bu çizgiler antik Peru kültürünün en etkileyici ve gizemli eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Keşif:

  • Nazca Çizgileri ilk olarak 1920'lerde havadan tesadüfen keşfedilmiştir. O zamandan beri, arkeologlar ve araştırmacılar bu gizemli çizimleri incelemek için çeşitli yöntemler kullanmışlardır. Çizgilerin nasıl yapıldığı hala tam olarak bilinmemekle birlikte, en yaygın teori, insanların yerden büyük miktarda toprak kazıyarak ve farklı renkli kayaları kullanarak çizimleri oluşturduklarıdır.

Keşfin Özellikleri:

  • Nazca Çizgileri, boyutları ve karmaşıklıkları bakımından oldukça etkileyicidir. Bazı figürler 300 metreyi aşan uzunluklara ulaşırken, çizgiler kilometrelerce uzanmaktadır. Çizgilerin en dikkat çekici özelliklerinden biri de hassasiyetleridir. Figürler ve geometrik şekiller, kusursuz bir şekilde orantılı ve simetrik bir şekilde çizilmiştir.

Keşfin Gizemi:

  • Nazca Çizgileri'nin kimler tarafından ve ne zaman yapıldığı hala tam olarak bilinmemekle birlikte, M.Ö. 500 ile M.S. 500 yılları arasına tarihlendirilmektedir. Çizgilerin amacı da gizemini korumaktadır. Bazı araştırmacılar, çizgilerin dini törenlerde veya astronomik gözlemler için kullanıldığını düşünmektedir. Diğerleri ise çizgilerin su kaynaklarını bulmak veya tarım arazilerini belirlemek için kullanılmış olabileceğini savunmaktadır.

Keşfin Önemi:

  • Nazca Çizgileri, sadece arkeolojik açıdan değil, aynı zamanda sanatsal ve kültürel açıdan da önemlidir. Bu çizgiler, antik Peru kültürünün inanç sistemleri, matematik ve mühendislik becerileri hakkında bilgi edinmemizi sağlamaktadır. Nazca Çizgileri, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almakta ve Peru'nun en popüler turistik yerlerinden biridir.

9. Stonehenge (İngiltere)

Dünyanın En Büyük Arkeolojik Keşifleri

İngiltere'nin Wiltshire kentinde bulunan Stonehenge, dünyanın en ikonik ve gizemli arkeolojik alanlarından biridir. Bu devasa taş anıt, M.Ö. 3000 ve M.Ö. 2000 yılları arasında inşa edilmiştir ve kimler tarafından ve ne amaçla yapıldığı hala tam olarak bilinmemektedir. Stonehenge, antik İngiltere'nin en önemli anıtlarından biridir ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadır. Stonehenge, dairesel bir şekilde dizilmiş 83 dikey taştan oluşmaktadır. Bu taşlardan 30'u hala ayakta durmaktadır ve her biri 4 metre yüksekliğe ve 25 ton ağırlığa ulaşmaktadır. Taşların etrafında da daha küçük bir daire halinde dizilmiş 55 adet taş bulunmaktadır. Stonehenge'in merkezinde ise at nalı şeklinde dizilmiş 5 Triliton yer almaktadır.

Keşfin Gizemi:

  • Stonehenge'in kimler tarafından ve ne amaçla yapıldığı hala tam olarak bilinmemektedir. Bazı araştırmacılar, Stonehenge'in dini törenler ve astronomik gözlemler için kullanıldığını düşünmektedir. Diğerleri ise anıtın bir mezar veya güç gösterisi olarak inşa edilmiş olabileceğini savunmaktadır. Stonehenge'in gizemi, arkeologlar ve tarihçiler için hala bir merak konusu olmaya devam etmektedir.

Keşfin Önemi:

  • Stonehenge, sadece arkeolojik açıdan değil, aynı zamanda sanatsal ve kültürel açıdan da önemlidir. Bu anıt, antik İngiltere'nin mühendislik ve taş işçiliğindeki ustalıklarını göstermektedir. Stonehenge, aynı zamanda antik İnka uygarlığının inanç sistemleri ve dünya hakkındaki bakış açısı hakkında bilgi edinmemizi sağlamaktadır. Stonehenge, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almakta ve İngiltere'nin en popüler turistik yerlerinden biridir.

10. L'Anse aux Meadows (Kanada)

Dünyanın En Büyük Arkeolojik Keşifleri

Kanada'nın Newfoundland ve Labrador eyaletinde bulunan L'Anse aux Meadows, Vikinglerin Kuzey Amerika'daki bilinen tek yerleşim yeridir. 1960 yılında keşfedilen bu arkeolojik alan, Vikinglerin Grönland dışında Avrupa'dan en uzak bölgeye ulaştıklarını gösteren önemli bir kanıttır. L'Anse aux Meadows, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadır ve Vikinglerin tarihi ve kültürleri hakkında bilgi edinmek için eşsiz bir fırsat sunmaktadır.

Keşif:

  • L'Anse aux Meadows, 1960 yılında Norveçli arkeolog Helge Ingstad ve eşi Anne Stine Ingstad tarafından keşfedilmiştir. Ingstad çiftliği, bölgede Vikinglere ait olabilecek kalıntılar ararken tesadüfen taş temeller bulmuştur. Kazılar sonucunda, Vikinglere ait beş ev, bir longhouse ve çeşitli atölyeler ortaya çıkarılmıştır.

Keşfin Özellikleri:

  • L'Anse aux Meadows'daki Viking evleri, Grönland'daki evlere benzer şekilde ahşap ve turbadan inşa edilmiştir. Evler, uzun ve dar bir koridorun etrafında yer alan bir dizi odadan oluşmaktadır. Longhouse ise daha büyük bir yapıdır ve muhtemelen halka açık toplantılar ve törenler için kullanılmıştır. Atölyelerde ise kemik, taş ve metal işleme gibi çeşitli zanaatların yapıldığına dair kanıtlar bulunmuştur.

Keşfin Önemi:

  • L'Anse aux Meadows, Vikinglerin Kuzey Amerika'ya ulaştıklarını gösteren önemli bir kanıttır. Bu keşif, Vikinglerin denizcilik becerilerini ve keşif ruhunu göstermektedir. L'Anse aux Meadows, aynı zamanda Vikinglerin Avrupa'dan uzak bölgelerde nasıl yaşadıkları hakkında bilgi edinmemizi sağlamaktadır. Bu arkeolojik alan, Vikinglerin Kuzey Amerika'daki varlığının en önemli kanıtıdır ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadır.

 İçerik Üreticisi
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.